Peygamber Efendimiz’in (S.A.S) döneminden hemen sonra Müslümanların İslam’ı temsildeki kabiliyetleri gün geçtikçe azalıyor. Bunu İslam tarihine baktığımızda ayan beyan görebilirsiniz. İslam tarihinin hemen her döneminde sahte peygamberler, şıhlar, veli zatlar ve daha birçok kalabalık unvana sahip keyfiyetsiz adamlar İslam’ı temsil makamına bağdaş kurup, din üzerinden servet ve şan kazanmışlardır. Ve bunlardan bazıları babadan oğla geçer gibi silsile şeklinde devam etmiştir. Halen cemaat ve benzeri yapılar şeklinde devam edenler var.
Bunun en büyük sebebi topluma İslam bilincinin yeteri kadar verilmemesinden kaynaklanıyor. Bir diğer sebebi de Emevi iktidarı ile birlikte Kerbela’da kendi peygamberinin çoluk çocuğuna soykırım uygulayacak kadar gözü dönmüş siyasi iktidarlardır. Şah İsmail Tebriz’de ehli sünnet alimlerini dar ağacında sallandırırken, Osmanlı’da da Alevi, Bektaşi ve Şia itikadında olanlar hemen hemen aynı akıbete uğradı. Bu gün farklı mı sanki? Bu gün de İslam dünyasında, İslam adına Müslüman müslümanın başını “Allahüekber” diye tekbir getirerek kesiyor.
İslam’a göre büyüklük sadece Takva’dayken ve sadece ilim değil aynı zamanda takva sahiplerinin gerçek kurtuluşa ereceği açıkça bildirilmişken, gerçekte bir sürü şarlatan İslam alimi sıfatıyla yüz binleri peşinden sürükledi. Hindistan’daki Müslümanları isyandan sakındırmak için İngilizlerin güdümünde kurulan cemaatlerin peşinden milyonlarca insan gitti. Amaç Din-i Mübin-i İslam mıydı? Elbette ki hayır. Tek amaçları Büyük Britanya Krallığı’nın sömürgesinin devamını sağlamaktı.
İslam’da olmayan ve Hristiyan cemaatlerinden devşirilmiş daha birçok kurum gibi cemaatler de İslam’a bugün çok büyük zararlar veriyor. Müslümanların dini bilgilerini artırmak yerine sadece sömürü üzerine kurulmuş bu sistem İslam’a halen zarar vermeye devam ediyor. Fakirlerin hakkı olan fitre, zekat, kurban ve bağışları toplamak ve onları ihtiyaç sahiplerine dağıtması gereken cemaatler, bu kontrolsüz ve sınırsız kaynağın üzerine adeta çökmüş durumda. Halbuki İslam’da yeri bile olmayan cemaatlerin verilen sadaka ve zekatı kayıt altına alıp yine belgeli bir şekilde dağıtması gerekirken, giren paranın kaydı olmadığı için çıkışını da takip mümkün olmuyor. Aslında en büyük sorun bu. Çünkü Müslümanlar para ile imtihanını kaybetmiş durumda. Artık cemaat, tarikat ve diğer tüm dini müesseselerin Diyanet’e bağlanıp, para giriş ve çıkışlarının devlet tarafından takip edilmesi gerekiyor. Yoksa üç kuruş para için bu kavganın sonu gelmez.